29 Ekim 2008 Çarşamba

BLOGLARIN KAPATILMASI ÜZERİNE

Bloglarımız kapatıldı, sonra açıldı. Bir mahkeme açılan bir dava sonucu, google alt yapısını kullanan blogların, erişime kapatılmasına karar verdi.

İncelediğim bir çok blog, sevgiyi, aşkı, şiiri, mizahı ve yemek tariflerini içeriyordu. İnsanların paylaşmak istedikleri aşkları, duyguları, düşünceleri ve tadları yasaklamak hangi hukuk kurallarına uyar? Herhalde bizim gibi gelişmemiş demokrasileri, gelişmemiş insan hakları ve hukukları olan ülkeler de yaşanır böyle şeyler.

Eğer bir blogda hakaret unsuru varsa yada ne bileyim, yasaklanmış pornografi içeriyorsa sadece o blog cezalandırılmalıdır. Diğer bloglar faliyetlerine devam etmelidir. Yapılan bu uygulamayı kınıyorum.

Olayın sevindirici tarafı ise yasaklamanın kısa sürmesidir. Türkiyede bu kadar hızlı bir kararla yalnıştan dönülmesi sevindiricidir.

Devamını Okuyun...>>

24 Ekim 2008 Cuma

DOLAR NEREYE KADAR

Bir dönem Türkiyede insanlar, birikimlerini dolar veya mark'a yatırırlardı. Maaşını alan döviz bürolarına koşar, ay sonuna doğru yavaş yavaş bozdururlar ve kur farkından dolayı kar ederlerdi. Böylece aile bütçelerine ek gelir yaratmış olurlardı.

2001 krizinden sonra döviz hızlı bir çıkış yaşadı. Bana göre bu suni bir krizdi. Demirbank desteklenebilseydi belki bu kriz yaşanmayacaktı. Ama vahşi kapitalizmin kuralları nedense buna izin vermedi. Ama ABD'de izin verdi. Neyse.

Bu gün dolar yine yükselişte. Herkes birbirine nereye kadar diye soruyor. Cevabı çok açık; Para babaları nereye kadar isterse oraya kadar. Daha bir kaç ay önce petrol fiyatları 150 dolarlara çıkmışken bugünlerde 65 dolarlarda. Ne oldu da çıktı, neden düştü. Piyasa oyuncuları bunu beklentiler olarak açıklamaktadır. Çünkü piyasa beklentileri satın alır, gerçekleşenleri satar. Peki beklentileri yaratanlar kimler?

Bugün aynı durum dolar için geçerlidir. Birileri para kazanmak için, küçük alımlarda doları yukarıya çektiler. Yabancı sermaye gerçekten Türkiyeden çıkmak istese ki bu mümkün değil, bugün doları değil 2 lira 5 liraya bile alamazsınız. Merkez Bankasının da durdurmaya gücü yetmez. Yapılmak istenen biraz daha para para kazanmaktan başka birşey değil.

Yabancı yatırımcilar bir ülkeye yatırım için gelmez. Sömürmek için gelir. "Yatırım için geldik, bakın kaç yüzmilyon dolara fabrikalar kurduk" diyenlerin yurt dışına zaman içinde çıkardıkları dövizlere bir bakın.

Kimin parası yurt dışına çıkar? Kendini bu vatana ait hissetmeyenlerin.
Bu vatan kolay kurulmadı. Nice ismi bile bilinmeyen insanlar bu vatan için canlarını verdiler. Tek amaçları vardı; Çocukları, torunları ve paydaşları ÖZGÜR yaşasınlar. Bizler bugün özgürlüğü kot giymek veya türban takmak olarak görüyoruz. Bunlar özgürlük değil, bir yaşam şekli. Özgürlük kendi kendini yönetmektir.


Herkesin Cumhuriyet Bayramı kutlu olsun.
Devamını Okuyun...>>

19 Ekim 2008 Pazar

ORTAK HAREKET ZAMANI

2009 da yerel seçimler var. CHP ile SHP Ankara için Murat Karayalçın isimi üzerinde anlaştı. Muhtemelen diğer illerde de bir anlaşma olacaktır. Anlaşmalar yapılırken, kişisel ve partisel çıkarlar bir an için unutulmalı ve ideolojiler ön planda tutulmalıdır.
Kişiler bugün için vardır. İdeolojiler ise geçmişten gelen bir birikimdir. Gelişerek yaşamaya devam edecektir. O halde, ideolojilerimiz için kişisel çıkarlarımızdan vazgeçmeliyiz. Siyasal düşüncemizin iktidarda olduğu bir dünyada yaşayacaksak, liderin kim olduğu çokta önemli olmamalıdır.
Yıllardır solda birleşmeden bahsedilir. Benim yaşım gereği gördüklerim, biraz da okuduklarımdan yola çıkarak, birleşmenin aksine yeni oluşumlar (bölünmeler) görmekteyiz. Nereye kadar bölünecek kestirmek zor. Bir parti veya sendikanın beğenilmeyen yönünden dolayı, yeni bir parti veya sendika kurulduğunu görüyoruz. Bu kolay bir yoldur. Oysa yapılması gereken içeride kalıp mücadele etmektir. Parti veya sendika içinde değişik fikirlerin olması, tartışmaların yapılması, güçlendirici bir etki yapacaktır. Yeni fikirlerin doğmasına sebep olacaktır.
Zaman tartışma zamanı değildir. Birleşip güçlenme zamanıdır.

Devamını Okuyun...>>

17 Ekim 2008 Cuma

TERÖRLE MÜCADELE


Ülkemiz yıllardır terörle iç içe yaşamak zorunda bırakılmıştır. Bırakılmıştır çünkü, 1990'lardan itibaren ülkemizin sınırları ile ilgili haritaları görüyor, şu an olmadığı halde, Amerikalı yöneticiler tarafından sık sık telaffuz edilen "Kürdistan" kelimesini duyuyoruz. Emperyalist bir güç olan, Amerikanın ve Avrupanın, bölge üzerindeki hedefleri olduğu sürece, insanlar ölmeye devam edecektir.
Bizleri yönetenler nedense emperyalistlerin yapmaya çalıştıklarını görmüyorlar. Birisi çıkıpta ABD Dışişleri Bakanına "sen hangi Kürdistandan bahsediyorsun" diyemiyor. Karşı çıkılmayınca da istedikleri gibi konuşup, eylem de bulunabiliyorlar.
Bölgenin zengin petrol ve doğal gaz yataklarına sahip olması, Emperyalistlerin iştahını kabartıyor. Sevr antlaşmasını hayata geçirmek için, her şeyi yapıyorlar. 1. Körfez harekatından sonra, 36. Paralelin kuzeyinin yani bugünkü kuzey Irak'ın korunup kollanması boşunamıydı. Bugün ABD ve AB ülkeleri, o bölgedeki kaynakları istedikleri gibi kullanmak için, bir kukla devlet oluşturmak peşindeler.
Hatırlarmısınız bilmem. 1990 'ların sonunda ATO Başkanı Sinan Aygün, doğu ve güneydoğu Anadolu bölgelerinde çekilmiş, petrol kuyularının fotoğraflarını basına gösterdi. Şöyle diyordu" bir petrol aramasından sonra petrol bulamazsanız, kuyulara vana mı takarsınız?" Yani aranan yerlerde petrol var, ama çıkartamıyoruz. İmzaladiğimiz uluslararası anlaşmalar izin vermiyor.
Bizim ülkemizi de bölmek istemelerinin sebebi, yer altı zenginlikleridir. Bunun için, bölge halkına güzel vaadler verilip, PKK desteklenince ortaya bugünkü durum çıkıyor.
Sadece silahlı mücadele ile sorunun çözülebileceğine inanmıyorum. Bir kere bölge halkı yıllardır yaşadığı yoksulluktan kurtarılmalıdır. Alet işleyenin toprak ekenindir. Bölgedeki ağalık sistemi ortadan kaldırılmalıdır. Eğitim ve sağlık sorunları çözülmelidir.
Yukarıda saydıklarım halledilmeden sorunların biteceğine inanmıyorum.

Devamını Okuyun...>>

16 Ekim 2008 Perşembe

VE ADAY BELLİ OLDU


Beklenen oldu ve CHP'nin Ankara Büyükşehir Belediye Başkan Adayı Murat Karayalçın. Hayırlı olsun. Peki diğer sol partilerle de işbirliği yapılacak mı, belli değil. Önceki yazımda yazdığım gibi, Karayalçın tek başına da girse önemli bir oyu alabilecek bir adaydır.

Türkiyede yıllardır yapılan siyasetlerin sonunda, sol oylar erimiştir. Sadece solcu olmak bile, neredeyse suç olmuştur. Ülkenin bugünkü durumunu bile solculara bağlayanların sayısı hiçte az değildir. Oysa solcular, çok partili düzene geçtikten sonra, kaç yıl bu ülkeyi yönetmişlerdir? Bunun hesabını yapan bile yok.

CHP'nin politikalarını beğenmeyebiliriz. Deniz Baykal'ı eleştirebiliriz. Ama biraz nefes alabilmek için Murat Karayalçın'ı desteklemeliyiz.

Devamını Okuyun...>>

14 Ekim 2008 Salı

BİR İNSANLIK SUÇU. İŞKENCE


Hep tartışılmıştır. Suçluların suçunu kabul etmesi için yapılmalı mı yapılmamalı mı?
Oysa çağdaş hukukta iki kural var: 1-Her insan suçu ispatlanana kadar suçsuzdur. 2- Delillerden yola çıkılarak suçlu bulunur. Bu kurallar bütün gelişmiş ülkelerde uygulanan kurallardır. Bizim ülkemiz henüz bu sınıfa girememiştir. Bu yüzden de bu kurallar işletilmezler.
Son 1,5 yıldır Ergenekon kapsamında yapılanları bir düşünün. Suçun bile ne olduğu tam belli değilken, insanlar hapse atılmaktadır. İddanamenin bir kısmı açıklanmış, bir kısmı belirsiz bir şekilde durmakta ama insanlar, hapislerde yatmaktadır. Ortada bir suç ispatı yokken, bazı medya kuruluşları, insanları suçlu gibi göstermektedir. Çamur at izi kalsın, mantığı kullanılmaktadır.
Özellikle 1970-1980 li yıllarda işkence çok fazla kullanılmış ve gündeme gelmiştir. Olaylara karışan veya karışmayan insanlar, işkence tezgahlarından geçirilmiştir. Günümüzde de bu malesef devam etmektedir.
21. yy da Türkiyemizde yaşadıklarımıza bakarmısınız. Bir dergi ama sol görüşlü bir dergi dağıtan Engin Ceber, polise karşı mukavemet ettiği için göz altına alınıyor ve işkence sonucu hayatını kaybediyor. Bir dergi dağıttı diye değil, aslında bir görüşü bir düşünceyi savunduğu için işkenceden hayatını kaybetti Engin Ceber. Savunduğu düşünce pek çok ülkede öcü olarak gösterilen sosyalizmden başkası değil. Sırf düşüncesinden dolayı öldürüldü. Bırakın insanlar düşüncelerini istedikleri şekilde açıklasınlar. Belki sizlerin de öğrenecekleri vardır. Öğrenmekten korkmayın, açık olun tüm düşüncelere ve saygılı.


Devamını Okuyun...>>

DOKUNULMAZLIK ÜZERİNE


Demokrasi dediğimiz sistemi ben şöyle anlıyorum. İnsan nufusu çok kalabalık olduğu için, kentin yada ülkenin idaresini, bu işi yapabilecek insanlara teslim etmek. Aslında yetki benim. Ben yetkimi devrediyorum. (72 milyonu alacak bir meclis olmaz.) Yetkiyi alacak insanlar ki biz bugün onlara milletvekili diyoruz, bize danışmadan fakat bizin lehimize kararlar almaları gerekiyor. Buraya kadar herşey çok güzel. Asıl sorun bundan sonra başlıyor.

Benim yetkimi devrettiğim insanlar, benden daha üstün insan oluyor. Hiçbir yasa onlara işlemiyor. Haklarında bir takım dedikodular çıkıyor, bunlar bir türlü ispatlanamıyor. Bir güvensizlik ortamı doğuyor ve bu güvensizlik ortamı, aynı zamanda kötü örnekler oluşturuyor. Benim vekilimin dürüst olmaması, benim dürüst olmamı engelliyor.
Peki bizler temiz toplum deyip duruyoruz. Bir takım kanunların arkasına sığınarak mı temiz toplumu yaratacağız? Bu söylediklerimiz, lafta mı kalacak? Çocuklarımıza dürüstlüğü, iyi birey olmayı ve topluma hizmet etmeyi aşılamaya çalışırken, gözlerimizin önünde yapılanları nasıl açıklayacayız?
Bir yerden başlamak gerekir. Ve tam zamanıdır. Bugün yaşanan ekonomik kriz göstermiştir ki, sosyalizm kaçınılmazdır. Eğer parayı bir değişim aracı haline getirirsek ve herkese yetecek kadar dağıtıp önemsizleştirebilirsek, işte o zaman yolsuzluğu ve haksızlığı ortadan kaldırmış oluruz.
Tüm dünya vatandaşlarını kucaklayan bir sistemde yaşamak dileğiyle.

Devamını Okuyun...>>

12 Ekim 2008 Pazar

ANKARA BÜYÜKŞEHİR BELEDİYE BAŞKAN ADAYI KİM?


Siyasi partiler, ya seçimlerde başarılı olacaklar yada arkalarına güçlü bir simge alacaklar. Böylece uzun süre hayatta kalabileceklerdir. Yakın zamandaki Anavatan Partisini bir hatırlayın. Nasıl güçlü başlamışlar ve nasıl bitirmişlerdi.

Önümüzde yerel seçimler var. Siyası partiler, bu seçimlerde başarılı olabilmek için aday bulma peşindeler. CHP'de Ankara Büyükşehir Belediye Başkanlığı için, güçlü bir isim olan Murat Karayalçın adı dolaşıyor, bunu basından duyuyoruz.

Murat Karayalçın, Ankara için önemli işler yapmış, iyi bir başkan adayıdır. Tek başına seçime girse, hiçbir parti desteklemese bile, oy alabilecek bir insan. Aday olması durumunda ben de oyumu veririm.

Ancak, Ankarada CHP'nin seçimi kaybetmesinin tek sebebi İ.Melih Gökçek'in güçlü olması veya dağıttığı yardımlar değil ki. Bugün solun en büyük derdi, bölünmüşlük. Bu bölünmüşlük yüzünden seçimlerde başarılı olunamıyor. Kim aday olursa olsun, bu şekilde seçim kazanmak biraz zor gözüküyor.

Demokrasi denilen oyunun kuralları işletilse, seçimlerden başarıyla çıkılabilir. Adaylar parti üyelerinin( özellikle altını çiziyorum) ön seçimi ile belirlense, sonuçlar daha farklı olur. Ancak parti başkanlığını padişahlık sananlar yüzünden, Türkiyede demeokrasi çalışmıyor. Önseçim de neredeyse hiçbir partide uygulanmıyor.

Hedefimiz önce demokrasi olmalı. Seçim galibiyeti peşinden zaten gelecektir.

Devamını Okuyun...>>

KRİZ Mİ VAR?


Uzunca bir süredir, finansal piyasalarda bir kriz lafıdır gidiyor. Bankalar ve finans kuruluşları, karlarının azalmasından ve zarar etmekten şikayet ediyorlar.
Serbest piyasayı savunan insanlar, kar ederlerken, devlet her alandan çekilsin, onun yerini biz alalım, fiyatları da piyasa belirlesin derken, şimdi devletler olaya mudahale etsin çığlıkları atıyorlar. Ne oldu? Karları yazarken iyiydide zarar ederken kötü mü?
Bu piyasada batan da olacaktır, kar edende. Serbest piyasa bu demektir. Oyun kurallarına göre oynanmalı, oyunun ortasında kurallar değişmemelidir. Yada oyun bitirilmeli, yeni kurallarla, yeni bir oyuna başlanmalıdır.
İşte işin püf noktası da burada. Şimdi yapılanlara bakalım. Neler yapıldı? Kamulaştırma. Kurtuluşu kamulaştırmada görenler, yıllardır neden sosyalizmi öcü olarak gördüler ve gösterdiler? Oysa sosyalizm demek, insanca bir yaşam demektir. Dünyadaki insanların büyük bir çoğunluğu, ezilmektedir. Bu çoğunluğun az bir kısmı, sosyalizm için mücadele etmektedir.
Bugün bu krize karşı devletleştirmeyi savunanlar, artık kurtuluşun sosyalizmde olduğunu görsünler. Tek kurtuluş sosyalizmdedir. Çünkü insanca yaşamak hepimizin hakkıdır.

Devamını Okuyun...>>