14 Ekim 2008 Salı

DOKUNULMAZLIK ÜZERİNE


Demokrasi dediğimiz sistemi ben şöyle anlıyorum. İnsan nufusu çok kalabalık olduğu için, kentin yada ülkenin idaresini, bu işi yapabilecek insanlara teslim etmek. Aslında yetki benim. Ben yetkimi devrediyorum. (72 milyonu alacak bir meclis olmaz.) Yetkiyi alacak insanlar ki biz bugün onlara milletvekili diyoruz, bize danışmadan fakat bizin lehimize kararlar almaları gerekiyor. Buraya kadar herşey çok güzel. Asıl sorun bundan sonra başlıyor.

Benim yetkimi devrettiğim insanlar, benden daha üstün insan oluyor. Hiçbir yasa onlara işlemiyor. Haklarında bir takım dedikodular çıkıyor, bunlar bir türlü ispatlanamıyor. Bir güvensizlik ortamı doğuyor ve bu güvensizlik ortamı, aynı zamanda kötü örnekler oluşturuyor. Benim vekilimin dürüst olmaması, benim dürüst olmamı engelliyor.
Peki bizler temiz toplum deyip duruyoruz. Bir takım kanunların arkasına sığınarak mı temiz toplumu yaratacağız? Bu söylediklerimiz, lafta mı kalacak? Çocuklarımıza dürüstlüğü, iyi birey olmayı ve topluma hizmet etmeyi aşılamaya çalışırken, gözlerimizin önünde yapılanları nasıl açıklayacayız?
Bir yerden başlamak gerekir. Ve tam zamanıdır. Bugün yaşanan ekonomik kriz göstermiştir ki, sosyalizm kaçınılmazdır. Eğer parayı bir değişim aracı haline getirirsek ve herkese yetecek kadar dağıtıp önemsizleştirebilirsek, işte o zaman yolsuzluğu ve haksızlığı ortadan kaldırmış oluruz.
Tüm dünya vatandaşlarını kucaklayan bir sistemde yaşamak dileğiyle.

Hiç yorum yok: